PROJENİN İÇERİĞİ:
Türkçe ve İngilizce olarak iki dilde basılacak. 32 sayfa
olması planlanıyor. Eşcinsellik ve lezbiyenlik üzerine yazılar, feminist
yazılar, bilgilendirme gibi bölümler olacak. Lezbiyen ve heteroseksüel
feministlerin yeni kadın politikası üzerine düşünce üretebileceği ve
örgütlenebileceği bir dergi olmasını planlıyoruz.
TÜRKİYE’DE LEZBİYENLERİN DURUMU VE PROJENİN TÜRKİYE’DE
GERÇEKLEŞTİRİLMESİNİN SEBEPLERİ:
Geleneksel akımların dışında "yeni" sosyal hareketler
(çevreci anlayış, anti-nükleer hareket, feminizm, eşcinsel kurtuluş
hareketi...) Türkiye’de kendini ‘80li yıllarda göstermeye başlamıştır.
Bu bakımdan sözü geçen sosyal hareketlerin tarihi de çok yeni ve attığı
adımlar da çok küçüktür. Feminizm Türkiye’de söz söylemeye başlayalı
beri, bir "hareket" olarak çıkışında "geleneksel sol"un etkisinden kurtulamadığından
olsa gerek lezbiyen sözcüğünü bile 2000’li yıllara geldiğimizde yeni
yeni telaffuz eder olmuştur. Yapılan çalışmalar ( dergiler: Pazartesi,
Eksik Etek, Roza, Uçan Süpürge... vs. , partiler "için" kadın çalışmaları
v.b.) da antiseksist politikanın güdülmesi ama bunu yaparken antiheteroseksist
olunmayıp homofobinin, heteroseksizmin ve dolayısıyla seksizmin tuzağına
düşülmesi bu projenin hayata geçmesi için en belirleyici unsur olarak
karşımızda durmaktadır.
Eşcinseller, "doğal olarak" düzene muhaliftirler. Bizim
düşüncemize göre; cinsellik temelli bir siyasal ideoloji zorlama ve
dayatma olur; üstelik gereksizdir de. Böyle bir çaba içinde olmak karşısında
olduğumuz gettolaşma, çoğunluktan ayrışma ve azınlığın kendi "normalliği"ni
yaratması gibi yanlış bir yön sapması yaşatır. Eşcinsellerin de çok
farklı toplum katmanlarından gelmesi siyasal, sosyal, kültürel farklılıkları
da elbette doğal olarak getirmektedir. Oluştırmaya çalıştığımız " "ÖTE"-Kİ
ben " çerçevesi içinde antifaşist bir siyasal duruşta birleşemiyeceğimiz
hiçbir grup olmadığını düşünüyoruz. Çünkü; Türkiye’nin içine yuvarlanmakta
olduğu ırkçı, gerici, militarist çukurda ilk boğulanlardan biri de "biz"
olacağız. "Ezilenler" farklı olsa da "ezenler" hep aynıdır. Gündüz annelere
cop indirenler, geceleri gay, travesti "avına" çıkmaktadırlar. "Ezilenler"in
böyle ortak bir "ezen"i varken birleşme mücadelesi vermekten başka mantıklı
bir yol göremiyoruz.
Durum böyleyken ülkemizde yaratılamya çalışılan "eşcinsel
kurtuluş hareketi" içerisinde lezbiyenlerin kamusal alanda da görünürlükleri
gaylere oranla daha az ve daha zor olmuştur. Bu yüzden de Eylül ‘94’ten
beri çıkan Kaos GL’de lezbiyenlerin sesi az çıkmış ya da hiç çıkmamıştır.
Bu da bize göstermiştir ki ayrı bir oluşum gereklilik olarak kendini
bize dayatmaktadır. Bu "ses" lezbiyen-feministlerin "sesi"dir. Tercihlerini
değil politik duruşlarını haykıran... Bu "adım" lezbiyenlerin "adım"ıdır.
Lezbiyen-feminist politikanın yaşadığımız topraklar da yolunu açan...
Biliyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti yasalarında eşcinsellik
üzerine bir düzenleme bulunmamaktadır. Böyle bir düzenleme bulunmaması
biz eşcinsellerin başlarına ne geleceğini belirsizleştirmektedir. Unutmuyoruz!
Bizler için "vaadedilmiş topraklar" yoktur.
Son günlerde gün geçmiyor ki medyada eşcinsellikle ilgili
bir haber olmasın... Örneğin "lezbiyenlik moda oldu". Tuzak içinde tuzaklarla
yolumuza devam etmek zorundayız. "Onlar" biliyor, yok saymaya çalışıyor,
biz de biliyoruz; yaşamaya çalışıyoruz. "Moda" gelip geçici bir şey,
asla bir yaşam biçimi haline gelemez. Otoritenin karşısına taleplerle
çıkmaz, egemen ideolojinin içinde bir yerlere sıkışır kalır. Ses çıkarmayan,
uslu çocuklar gibi gelip geçici bir hevesi yaşamak isteyenlerdensek
sistem bize nimetlerini sunmaya hazırdır: "al sana bar", "al sana sinema",
"al sana pornografi", "al sana yatakodası"; sana kim karışıyor? Açık
bir ikiyüzlülük... Biz eşcinseller devlet ve toplum baskısı altındayız,
erkek-egemen, heteroseksist ideoloji bizler için bir nebze izin vererek
açtığı/yaptığı bar, sinema, pornografik yayın sayesinde yeni bir sektör
kazanmakta ve kar elde etmektedir. Bunun, sistemin bizi tanıması ve
bizim özgürleşmemizle bir ilgisi yoktur. Bazı Batı Avrupa ülkelerinde
de egemen ideoloji eşcinselleri sistemin içine kanalize etmenin çaresini
eşcinsellere evlenme ve evlat edinme gibi haklar tanımakta bulmuştur.
Bu söylemler ve haklar ilk bakışta özgürlük gibi görünse de biz eşcinsel
kurtuluşçularının yükselen mücadelelerine ket vurmanın bir yoludur.
Heteroseksist toplumun hoşgörüsüyle değil heteroseksist topluma rağmen
varolacağız! Türkiye’de varolan erkek-egemen toplumdan, düzenden dolayı
biyolojik kadın cinsiyeti zaten "öteki" kategorisindedir. İşte eşcinsel
kadın bu yüzden iki kez "öteki"dir. Buna rağmen hiçbir politik ve sosyal
oluşum (geleneksel ya da yeni) lezbiyen-feminist politika üzerine söz
söylemez. Onun içindir ki lezbiyen-feministler "ÖTE"-Kİ ben’in çatısı
altında kendi sözlerini söyleyip politik duruşlarını belirlemek durumundadırlar.
Çünkü; "yeni" sosyal hareketler seksizmin tuzağındadırlar!
Çünkü; eşcinsellik sadece cinsel tercih değildir!
Çünkü; şimdiye dek oluşmuş gruplar, yeterince "ben"i anlatmadılar!
Çünkü; grup çalışmalarında sadece "sohbet" istemiyorum!
Çünkü; yalnızlaşmak ve umutsuzluk beslemek istemiyorum!
Bu haykırışlar Türkiye’de yaşayan her lezbiyenin haykırışıdır.
Biz toplumun her alanında varız, söyleyecek çok sözümüz, alacak çok
uzun bir yolumuz var ve artık örgütlenmek zorundayız, dayanışarak aşmak
zorundayız; buna başlama yeri de " "ÖTE"-Kİ ben" olacaktır.